Suç ve Ceza
masumdur. Suç ne zaman ki bağımsız yargı kararıyla hüküm altına alınırsa o zaman suçlu
denilir. Buna kimsenin itirazı olduğunu sanmıyorum.
Lakin buna benzer birçok olayda ne hukukumuz, ne insanımız ne de toplumsal vicdanımız bu
duyarlılığı gösterememiştir. Bunun en yakın ve en bariz örneklerinden birisi 28 Şubat davası,
bir diğeri de Balyoz davası. Her iki davada da insanımız ve toplumsal vicdanımız, bu davalarda
adı geçenleri, tutuklu olan ya da olmayanları mahkemelerden önce mahkûm, ardından da
infaz etti.
Etti de ne oldu, 28 Şubat davasında bir tutuklu sanık mı kaldı?
Öte yandan, bu insanlar hangi delillere dayanılarak tutuklandı ve ceza evine konuldu, bazı
gazete kupürlerine göre değil mi? O zaman onların hepsi delil kabul edildi ve bunca insan,
daha da önemlisi Türk Ordusunun en üst düzey komutanları ceza evlerine konularak adeta
otuz yıldır Ülkemizi kana bulayan bebek katillerinden daha beter muameleye tabi tutuldular.
Ve bu durum karşısında dört köşe olan insanlarımız bayram edercesine sevindi, seviniyor.
Burada şu durum çok açık ve net ortaya çıkmaktadır: Son birkaç gündür Ülkemizin baş
gündem maddelerinden en önemlisi olan kabine üyesi bazı bakan çocuklarının malum
olaylar nedeniyle tutuklanması.
Yazımızın ilk satırlarında belirtmiş olduğumuz kurala bağlı kalmak adına, gündemi meşgul
eden suçların işlenip işlenmediği konusu yargılama sonucunda açıklığa kavuşacaktır. Ancak
görünen o ki, Sayın Başbakanın cemaatle ipleri kopardığı, bunun sonucu olarak da cemaatin
karşı atağa geçtiği ve her zaman olduğu gibi kasetler ortaya sürülerek intikam almaya
çalışmaktadır.
Hatırlarsınız, 28 Şubat ve Balyoz davalarında polisin, hâkim ve savcıların destan yazdığı
söyleniyordu. Bu söylemler hem iktidar kanadında ve hem de cemaat kanadında kabul
görmüştü. Şimdi lütfen dikkat ediniz ne polise güven var ne de hâkim ve savcıya. Öyle
olmasaydı emniyette bu kadar deprem yaşanır mıydı?
İlginç olan şu: Yukarıda bahsettiğimiz dönemlerde polis ve yargının uyum içerisinde çalıştığı
iktidar ve cemaat çevrelerinde sıklıkla dile getirilerek övünülürken, bu gün yargının polise,
polisin yargıya, siyasetin ise her ikisine de güvenmediğidir. İddialarımızın doğruluğu,
emniyetteki bu depremle birlikte ihtiyaç olmadığı halde soruşturmaya başka savcılar da dâhil
edilerek teyit edilmiş oluyor. Tabi bu durumun vatandaşın da dikkatinden kaçtığını
sanmıyorum.
İktidar kanadına gelince Sayın Başbakanın bakanlarına sahip çıkma adına bir nevi bu
olayların üstünün kapatılacağı görüntüsü veren tavırlarının ileride başını çok ağrıtacağını
düşünüyorum.
Zira herkesin bildiği gibi, Sayın Devlet Bahçeli’nin Sayın Koray Aydın hakkında çıkan
dedikodular nedeniyle, Sayın Koray Aydın’a git Yüce Divanda aklan öyle gel demesi takdire
şayan bir durumdu. Sayın Başbakanın da aynı iradeyi ortaya koyması gerekirdi diye
düşünüyorum.
Bu iradeyi ortaya koyması asla suçu kabullenme anlamına gelmeyeceği gibi, suçun sübut
bulması halinde suçluyu korumuş gibi bir durumun ortaya çıkmasına neden olacağı
kaçınılmazdır. Kaldı ki, Sayın Başbakan 2004 yılında ‘’Hırsızlık oğuldan babaya geçmez,
babadan oğla geçer’’ demişti. O sözleriyle de çelişmemsi bakımından az önce de ifade
ettiğimiz gibi, yolsuzluk iddiaları nedeniyle adı geçen kabine üyelerinin yargı önünde
aklanmalarını talep etmesi, daha da önemlisi Sayın Cumhurbaşkanı’nın da derhal Devlet
Denetleme Kurulunu devreye sokması gerekirdi. Bu bir yana, Sayın Cumhurbaşkanı’nın
sanki olaydan habersizmiş gibi davranması da halkın gözünden kaçmamaktadır.
Saygıdeğer okuyucular
Hani hep bahsederiz ya ‘’Kuvvetler Ayrılığı Prensibi’’ diye. Biliniz ki, demokratik ülkelerde bu
çok önemli olduğu gibi toplumların hayatında da çok önemlidir. Zira burada yasama ve
yürütme farklı güçler olması nedeniyle hiç birisi diğerinin yetki alanına girmez. Öyle olunca da
hak ve hukuk gerçek manada tecelli eder.
Yürütmenin yasamaya müdahalesi her zaman sonuç üzerinde etkili olmuştur. Hal böle
olunca da hak ve hukuk hiçbir zaman gerçek manada tecelli etmemiştir.
Oysaki bu Millet, AKP den çok şey bekliyordu. Zira inançlı bir kadroydu. Herkesin hakkını
koruyacak, her zaman mazlumun ve hakkı yenenlerin yanında olacaktı. Ancak son olaylarda
Sayın Başbakanın hakkında birçok iddia bulunan kabine üyelerinin en azından istifa
etmelerini ve yargı önünde aklanmalarını istemesi gerekirdi. Bunu yapmamış olması toplum
vicdanını yaralamıştır.
Ayrıca, bu olaylar velev ki bir komplo olsa bile mevcut görüntüler, bulgular, telefon kayıtları,
para, ayakkabı kutularında ele geçirilen döviz vs. en azından yargı kararı sonuna kadar göz
önüne alınmalıydı. Nasıl ki bu ülkede gazete kupürleri bile delil sayıldı. Onların yanında bu
bulgular delilden de öte bir durum arz etmektedir. Bunların delil sayılıp sayılmamsı yargının
takdirindedir.
Temennimiz odur ki, bahse konu olaylar bir komplo olsun. Biz de suçluyu aramak yerine
suçu kim meydana çıkardı diye boşuna aramamış oluruz.
Gerçi bizde modadır: Suça bakmaz, suçluyu aramaz da suçu kim açığa çıkardı diye onu ararız.
22 Aralık 2013 Pazar 21:37
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
Ülkemizi Feda Etmeyelim
Acı, Tatlı, Hüzün
7 HAZİRAN SEÇİMLERİ
MEMNUNSANIZ
KAN DONDURAN DURUM
Seçim Vaadleri
SGK İcra Memurları
Birlik ve Beraberlik Zamanı
GÖEVLENDİRME YAPALIM
DELİ HÜSEYİN PAŞA
KEŞKE SAMİMİ OLSAYDI
AKP, İSTEMİYOR
TARİH VE BİZ
UTANMADINIZ MI?
ÇANAKKALE
Biz de Devlettik
Kör İle Yatan Şaşı Kalkar
Bir Memleket İsterim
Sakarya
Yarın! Geç Olabilir
Kamu Bankalarının Durumu
Kâr ve Zarar
Gündeme Dair
Sosyal Devlet
Teknolojinin Faydaları
İş Hayatı
Fişleme
AK SARAY
Ne Zamana Kadar Açılım
Zaman, Ülkücüleri Haklı Çıkardı
Ahmet Bey!
Suç Senin
Yeni Türkiye
Afiyet Olsun!..
Nefsin Perdeleri
Ahmet'e Mektup
SÜREÇ
Bu Millet Nankör!..
Öyle Mi?
Sanal Dünyamız
Adım Adım Bağımsızlık
Zamanlama Manidar
GAZZE
Bir Şarkı Söyle (Şiir)
Benim Dedem!
Ultra Cahiller
Giyotini Niye İcat Ettiniz
‘Kerkük Bir Kürdistan Artık’
Kıbrıs'taki Ruh
Hayat Güzeldir
Mitomani
Kader Mahkûmu
Hasletlerimiz
Kara Ölüm
Perşembenin Geleceği Çarşambadan Belliydi
Siyasette Think Tank
Demokrasi, Azınlıkların Bağımsızlığı mı?
Açmaz ve Çıkmazlarımız
HAK ETTİK / Ş İ İ R / ERDAL KOCA
OZAN ARİF NE DİYOR
Saplantılarımız
HATA
SON PERDE / ERDAL KOCA / ŞİİR
Kırım
Bağımsızlığın Resmi İşaretleri
Türk Glastnost Politikası
Her Yerde Kaset... Her Yerde Kaset
Gürün ve Seçim
Cemaat, İktidar ve Basın
Her Şey Normal mi?
Ağa Kızı Gülizar
Siyasetin Çirkin Olan Öteki Yüzü
Türk, Dünyada Tek Millettir
Cemaat Üyelerine Ne Oldu
Ediz Hun
İnsan ve Nefis
Dostsuz Kalmak
Başlıksız Yazı
İlk Kararlar
Adalet Tersyüz Olursa
KRAL BENİM
KARAKUŞİ KADI
SGK İCRA MEMURLARI EĞİTİMİ
EGO
Saflar Netleşiyor
Çakallarla Dans
Dershaneler
ŞİİR ÜZERİNE
Milliyetçilik Irkçılık mıdır?
Devlet Denince Hep Vergi Geldi Aklıma Jandarma Denince Kırbaç
Zina Suç Değil mi?
DEVRİ ALEM / ŞİİR / ERDAL KOCA
Askeriyedeki Son Durum
Cumhurbaşkanlığı Ödülleri
Türklüğe Kin Kusmak
Emekli Olmayan Memurlar ile AKP Arasındaki Ortak Bağ
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndaki Yapılanma
İşçi Memur Ayırımı
Büyük Başın Derdi de Büyük Olur/ Erdal KOCA / Ş İ İ R
Resmi Ağızdan Ülkemizde Yaşanan Suni Refah
ÇAPULCU / ERDAL KOCA / ŞİİR
Resmi Ağızdan Ülkemizde Yaşanan Suni Refah
SURİYE'DEKİ VAHŞET GÖRÜNTÜLERİ
Türk Diplomasisi
Salim Müslim, PYD, Suriye ve Türkiye
4 EYLÜL
ORTADOĞU'DAKİ GELİŞMELER
ERDAL KOCA'NIN NİYAZI / ŞİİR
BİR ŞEHİDİN ARDINDAN / ERDAL KOCA / ŞİİR
NİYAZ
BAYRAK ŞAİRİ ARİF NİHAT ASYA
KUR'AN HAKEMDİR / ERDAL KOCA / ŞİİR
KUR'AN HAKEMDİR / ERDAL KOCA / ŞİİR
İŞTE O SENSİN / ERDAL KOCA / ŞİİR
O KİMDİR? / ERDAL KOCA / ŞİİR
BÜYÜK OLMAK / ERDAL KOCA / MAKALE
MODERN DONANIMLI FİRAVUNLAR
EY TÜRKOĞLU / ERDAL KOCA / ŞİİR
DEVLET ADAMLILIĞI
KIYAMET KOPACAK SANDIM (ŞİİR)
SATTI BİZİ MEMUR-SEN (Erdal KOCA) ŞİİR
İCRADER'İN İFTAR YEMEĞİ
CAİZE
İLMEK İLMEK ÖRDÜM HASRETİ (Erdal KOCA) ŞİİR
CAİZE
YOK YOKA SAKLANMIŞ (Erdal KOCA) Şiir
Garcia'ya mektup
SILA HASRETİ
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU ÇALIŞANLARI
SU (Erdal KOCA) Şiir
FOTOGRAF (Erdal KOCA) (Şiir)
SÖYLEYEMEM ( Ş İ İ R ) (Erdal KOCA)
KÖYÜM (Ş i i r)
ALLAH KERİM ( Ş i i r )
SÖYLEYEMEM ( Ş İ İ R )
YORUM EKLE